Otobüs Problemi Üzerine Vahşi Akılcı Bir Deneme

     İşbu yazıda İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nce tanımlanan haklar göz önüne alınarak çeşitli çıkarımlara varılmış ve anlamalar bu çıkarımlara ulaşabilmek için keyfi olmayan bir suretle esnetilmişlerdir.

      Bu belgeye referanslardaki linkten ulaşabilirsiniz [1]. Şimdiden teşekkürler.

Çeşitli Sorular:

     “Özgürlüklerimiz başkalarının özgürlükleri başladığı yerde biter” ifadesi bize kabaca başkalarını rahatsız edemeyeceğimizi söyler. Özgürlüğün bitimi demek, rahatsız olmak mıdır? Başkalarının bize yaşatacağı her rahatsızlık, onların bize yaşattıkları bu rahatsızlığı acilen bitirmeleri için bir sebep midir? Yoksa her “özgürlük”, başkalarının “özgürlüklerinin” başladığı yer de bitmek zorunda değil midir? Aynı anda var olabilirler mi?

     Dikkatli okuyucunun da fark edeceği üzere, özgürlük kelimesi alıntının sözün ardından tırnak içinde yazılarak kullanılmıştır. Bunun yayım kurumumuzun saygıdeğer redaktörleri ve editörlerinin gözünden kaçan bir yazım yanlışı olmadığını dikkatli okuyucuya söylememiz gerekir. Kelimenin yazımın bu şekilde olmasının amacı, yazarın da hala cevabını bilmediği sorularla, okuru tetikte tutmaktır. Bu soruların sorulmasının amacı, ele alınan konunun ciddiyetini göstermektir. “Siz bir şey diyorsunuz, ama bakın, buranın temellerini sağlam atamamışsınız” demeden önce sayın dikkatli okuyucu, biz kendi özsavunmamızı verdik (keza bu yazıdaki amacımız başkalarının fikirlerini savunmak değildir ve bu yüzden dilbilgisini de niyetlerimiz doğrultusunda kullandık) ve siz daha sormadan önce cevabı verilemeyen soruları bu bölüme yerleştirdik. Biz de size katılıyoruz. “Özgürlükler dediniz ama hangi özgürlükler? Ya da özgürlük ne demek?”. Biz de size katılıyoruz, ve biz de kaygılıyız ortaokul altıncı sınıfta okutulan “Vatandaşlık ve Temel Yurttaşlık” dersinin [Bu isim artık kullanılmıyor, doğrusu “Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi” – editörün notu, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 14 Şubat 2019, Perşembe günü Resmi Gazetede yapılan tekzibe itafen] çoğunlukla altıncı haftası için öngörülen ama milli eğitim geleneğimizin sözsüz kanunlarından biri sayılan “İlk hafta ders işlenmez” yasası sebebiyle altıncı hatta yedinci haftalarına sarkan “Vatandaşın Özgürlükleri Nelerdir?” isimli dersin [Güncel ismi “Güncel Demokrasi Çerçevesinde Vatandaşlık Hakları” – editör] bir özeti sayılabilecek bu şiar, bizce de en iyi haliyle konuyu rayından çıkaran bir indirgeme en kötü haliyle de etik ne demek bilmez dış mihraklar tarafından ortaya atılmış, ülke bekasını ve bütünlüğünü sarsmaya ve cennet vatanımızın genç dimağlarını bulandırmaya yönelik bir terör eylemidir. Esefle kınıyoruz.

     Kendimizi (kimsenin talebi olmaksızın) açıklamamıza takriben, biz de soruyoruz: “özgürlük” ne demektir? Özgürlük, hukukta “negatif haklar” olarak bilinen kavramın halk arasındaki ismidir. Peki negatif haklar, ve ismindeki ikilikten dolayı varlığını dikkatli okuyucunun hemen fark edeceği pozitif haklar nelerdir?

     İlk olarak Çek hukukçu Karel Vasak [2] tarafından ortaya atılan bu kavramlar özgürlüklerimizi ne yönde eyleme geçireceğimizi söylerler. Bir örnek vermek gerekirse, İnsan Hakları evrensel Beyannamesi’nin üçüncü maddesine bakabiliriz; yaşamak, emniyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır. Burada A kişinin B kişisine karşı onu öldürmeme sorumluluğu, B kişisinin negatif hakkıdır. Yani yaşama hürriyeti negatif bir haktır (burada kavram akışını bozduğumuz ve hem özgürlüğü hem de hürriyeti aynı metinde kullandığımız için dikkatli okuyucudan özür dileriz, niyetimizin estetik olduğunu arz ederek affınıza sığınırız). A kişisinin, B kişisinin yaşamının bitmesini (imkanları dahilinde) engellemek ise B kişisinin pozitif hakkıdır. Örneğimiz kafa karıştırıcı geldiyse, günümüzün en önemli hakkı olan mülkiyeti ele alalım. Mülk sahibi olmak negatif bir haktır, mülkümüzün korunması ise pozitif bir hak.

Otobüs Problemi – Öncül:

     Saatte 60 km ile giden bir otobüs düşünün ve bu otobüste iki kişi seyahat ediyor olsun (otobüsün sürücüsünden ayrı olarak). Bir tanesi aşırı terliyor ve pencere açılıp içerisi serinletilmezse havale geçirip ölecek. Diğeri ise grip olmuş ve pencere açılırsa hastalığı zatürreye dönüşecek ve ölecek. Bu durumda ne yapılması lazım? (Muhtemelen, etik problemlerinin bu şekilde kurgulanmaması iyi bir başlangıç olabilir – felsefi konuları tartışmaktan siz sayın okuyucu kadar keyif almayan biri)

     İlk bakışta pencerenin bir durumdan ötekine, bu iki yolcudan birine zarar vermeden geçmesinin imkanı yok gibi gözüküyor. Bu durumda, iki yolcudan terli olanın pencereyi açtırma isteği grip olanın negatif hakkını ihlal edecek veya grip olanın pencerenin kapalı tutulması isteği ise kendi pozitif hakkını korurken diğer tarafın (terli yolcu) negatif hakkını ihlal edeceği için, böyle bir istek yolculuğu bir çıkmaza sürükleyecektir. Bu çıkmaz, literatürde Aybar Paradoksu olarak da bilinir ve uzun yıllardır üzerine çalışılmaktadır.

Deneme:

     Bu çıkmazı çözmek için önce birkaç tanımı yapalım, ve yolcular ile onların haklarını inceleyelim:

     Terleyen yolcunun talebi sağlığını korumaya devam etmektir (yani pozitif bir hak). Eğer Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ciddiye alan zatlar isek (maalesef İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde pozitif ve negatif haklar arasında bir ayrım bulunmamaktadır – editör), Yaşama Hakkı, kişinin fiziksel varlığının sürdürebilmesinin güvencesini oluşturan insan hakkı olarak tanımlanmıştır.

     Eğer terleyen yolcunun bir “Yaşama Hakkı” olduğunu inanıyorsak (ki bu durumda da hak kendisi için negatif bir hak iken, otobüsteki diğerleri için pozitif bir sorumluluktur – sorumluluklar daha ileriki bölümlerde üzerinde durulacaktır), bu hak doğal olarak “pencereyi açma hakkını” da getirecektir. Aynı şekilde, hasta yolcunun da bir “pencerenin kapalı tutulması hakkı” vardır (keza bu onun pozitif hakkıdır).

     Siz işgüzarlardan (Yazar burada dikkatli okuyucu demek istiyor – editör) korunmak adına: Marmara Fizik Bilimleri ve Toplumsal Yapının Korunması Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmada, otobüslerin de aynı fotonlar gibi bir alanın taşıyıcıları oldukları için, aynı anda hem dalga hem de parçacık özelliği gösterirler ve bu yüzden de bu otobüslerin gözlemlenmeden önce içlerinde hem aşırı terli hem de grip yolculara çeşitli oranlarda sahip oldukları, ve durakta bekleyen yolcular tarafından gözlemlendiklerinde bu dalga fonksiyonunun çöküşü ile içlerinde bu iki tipteki yolcudan en az birini içerdiği kanıtlanmıştır. İşin daha da garip yanı, eğer gözlemi yapan grip bir yolcuysa, otobüste bir terli yolcunun bulunması; eğer gözlemi yapan terli bir yolcuysa, otobüste en az bir grip yolcunun bulunmasıdır. Enstitü bu fenomene, Otobüste Bir Garip Yolcu (Spooky Passanger at a Bus) ismini vermiştir [3].

     Wikipedia’daki “Yaşama Hakkı Makalesi”den bir parça: 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde herkesin yaşama hakkının yasayla korunacağı, yasanın ölüm cezasını öngördüğü bir suçtan dolayı mahkemece verilmiş bir cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimsenin kasten öldürülemeyeceği belirtilmiştir [4].

     Eğer yolcular, davranışlarının sonucunda bir diğerinin öleceğinin farkındaysa, bunu kasten adam öldürmek olarak sayabilir miyiz? Sayabilirsek eğer, iki yolcu da bir diğerini öldürmeye kast ettiğinden dolayı ikisini de cezalandırmak en doğru sonuç olurdu (çünkü adalet, en doğru cezayı bulmaktır [5]) ve bu sorumluluk otobüs şoförüne verilebilirdi. (Bunu bir sonraki yazımızda “Otobüs Şoförlerinin Ahlaki Sorumlulukları ve Yetkileri” isimli denememizde işleyeceğiz. Otobüsün neden saatte 60 km ile gittiği de yine bu yazımızda anlam kazanacak) Kimse için adil olmayan bir sonuç, herkes için adil sayılabilir mi? (Muhtemelen hayır).

     Neyse efendim, varsayalım ki sayılamaz. Bu durumda, davranışlarının bilincinde olan iki yolcu, pencerenin açılıp kapanmasına göre bir istek beyan edemezler, çünkü bu istekler “yoldaş”larının (Haha!) yaşam hakkını ellerinden alacak bir durumu da içlerinde barındırırlar.

     Öyleyse, bu teorik sorunun ön-koşullarını bir çözüm bulabilmek adına biraz genişletelim:

     Fark ettiyseniz, öncülde pencerenin yolculuk sırasında hangi halde olduğu belirtilmemiş (Sizce de bu soruyu soran tarafından kurgulanmış zekice bir yanlış yönlendirme değil mi?). Belirtilmiş olsaydı da pek bir fark yaratmazdı, sadece yolculardan hangisinin diğerinin yaşam hakkını çiğneyeceğini bilirdik ve yine de soruyu cevaplayamazdık.

     Öyleyse bir soru daha: hangi yolcu otobüse ilk bindi?

     Varsayalım ki, terleyen yolcu ilk binen olsun. Otobüse bindiğinde pencere kapalı mıydı? Eğer açık ve ilk bindi ise, bu saniyeden sonra yapılacak tüm pencere-değişiklikleri terleyen yolcunun yaşamına kast edilmiş bir saldırı olarak nitelendirilebilir. Neden? Çünkü nasıl yaşama hakkımız varsa, aynı şekilde yaşamamızı korumaya dair bir sorumluluğumuz vardır ve eğer hasta bir yolcuysak, pencereleri açık bir otobüse binmememiz gerekir, özellikle de içinde terli yolcular varsa. (İstanbul gibi şehirlerde terli yolcular, hasta yolcular için bir numaralı ölüm sebebidir – Dünya Sağlık Örgütü [WHO] 2014 yazı araştırması [6). Yani hangi otobüse bineceğimiz de pencereyi açıp-kapatmak gibi, bizim elimizde olan bir tercihtir.

     Bu durumda, herkesin bizim sağlımıza olan sorumluluğundan önce, kendimizin kendi sağlığımıza olan sorumluluğumuzun başladığını söylemek yanlış olmaz (Olabilirdi aslında ama yazarın bu önermesi yanlışlanamaz bir doğru’dur [yani bir Belit {yani bir Axiom; Öztürkçeye hakim olmayan okuyucu için – editörün editörünün editörü] – editörün editörü} – editör). Bu durumda otobüs problemi başlamadan çözülüyor gibi gözükebilir. Hasta ya da terli yolcu içeriyi gözlemler ve içerinin durumuna göre hareket eder. Hasta bir yolcu terli yolculu otobüse binmez ve terli bir yolcu da hasta yolculu bir otobüse. Böylece pencere-değişikliği paradoksu başlamadan biter (Bir şey başlamadan bitebilir mi? – dikkatli okuyucu).

     Bu çözüm basit gözükse de, Otobüs Problemi’mizi çözmeye yetmez. Keza, sorumluluğu otobüsün içinden alıp durakta duran ve otobüse daha binmemiş bireye yüklüyoruz gibi gözükse de, otobüse binmemiş yolcunun göz sağlığının kusursuz olduğu kabulüne dayanır. Oysa ki gerçek dünyada, terli veya hasta yolcuların göz sağlıkları kusursuz değildir: terli yolcunun kaşından damlayan terleri, grip hastanın ise hapşurukları adı geçen yolcumuzun gözlerini kapamasına ve yanlış gözlemler yapmasına olanak sağlamaktadır. Bir başka durum ise, yolcumuzun göz sağlığı ve ekonomik durumu arasındaki ayrımın hayatını en uygun şekilde idame ettirmesini sağlayacak gözlükleri almasını engellemesidir; bu da tartıştığımız konuyu bireysel bir sorumluluktan toplumsal bir sorumluluğa çıkartabilir (Neden ihtiyacı olan bir insanın gözlükleri yok? – en basit insan vicdanı). Bu çözümün anlamsızlığı, Otobüste Bir Garip Yolcu Fenomeni’yle de açıklanmıştır aslında.

     Bir çıkmaza daha girmiş gibiyiz. Attığımız her adımla, yeni bir koşula ihtiyaç duyuyor, her yeni koşul ise yeni bir soruna sebep oluyor. Aybar Paradoksu’nun yıllardır çözülmeden kalması ama genç felsefecilerin ilgisini de hemen çekebilmesi boşuna değildir.

     Alanımızı genişletebileceğimiz son bir alan kalmış gibi duruyor. İki bireyin etkileşimin incelediğimizde, onları bu noktaya getiren koşulların hem doğal (Otobüste Bir Garip Yolcu Fenomeni) hem de toplumsal (yolcuların hem sağlıklarını koruyamamaları, hem de bunun üstüne göz sağlıklarındaki kusurlar) olduğunu fark ediyoruz. Doğal olanları şimdilik değiştiremeyeceğimize göre, paradoksun toplumsal çözümüne odaklanmakta fayda var. Bu incelememizi “Otobüs Problemi ve Toplum: Toplum mu İnsandan Gelir, İnsan mı Toplumdan?” başlıklı gelecek yazımızda inceleyeceğiz.

Kaynakça:

  • [1]: “OHCHR .” https://www.ohchr.org/EN/UDHR/Pages/Language.aspx?LangID=trk (accessed Aug. 13, 2020).
  • [2]: K. Vasak, “Human Rights. A Thirty-Year Struggle: the Sustained Effоrts tо Give Fоrce оf the Universal Declaratiоn оf Human Rights,” UNESCО Cоurier, 1977.
  • [3]: Marmara Fizik Bilimleri ve Toplumsal Yapının Koruması Enstitüsü, “İstanbul’da Toplu Taşıma Neden Bu Kadar Garip?,” Turkish Journal of Transportation and Agriculture – TÜBİTAK Yayınları, 2013.
  • [4]: “Yaşama hakkı,” Vikipedi. May 03, 2020, Accessed: Aug. 13, 2020. [Online]. Available: https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Ya%C5%9Fama_hakk%C4%B1&oldid=22333587.
  • [5]: Kadı Nevruz Efendi, Hakk’ikat-ül-Huk’uk. 1883.
  • [6]: Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “On the Morbidity of Bus Passangers / Otobüs Kullananların Ölüm Oranları,” Kuyruğum Yayın., 2014.
Written on August 13, 2020